Kuzuyayla-Kartepe Gezi Notlari

Zilin sesine uyandığımda saat 06.00’ı gösteriyordu. Henüz gün doğmamıştı… Hep koşturmaca içindeydik, öyle ya bütün hayatımız nerdeyse bir hengâme, bir acelecilik içinde bir yere ulaşma ve iş görme telaşı içinde geçiyordu. Hazırlanmalıydım artık. İçimdeki ses benimle yolculuğa başlamıştı bile. Araç kaptanını aradığım zaman, İbrahim arkadaşımızı almak için yola koyulmuştu. Trafik yoğunluğu pek yok gibiydi. Bir yandan arkadaşlarımız sırayla araçta yerini alıyor, diğer yandan da araca yetişmeye çalışan arkadaşlar geç kalacaklarını haber veriyorlardı. Evet, biraz geç kalmıştık. Araçta bekleyenlerin yüzlerinde ne kadar “hadi ne bekliyoruz” ifadesi taşısa da, araç kapısı açıldığında “günaydın”, “merhaba” sesleriyle, yüzlerindeki ifade yerini tebessüme bırakıyordu.

Maşukiye’ye vardığımızda iki arkadaşımız da kahvede bizi beklemekteydi. İşte tüm doğaseverlerin buluştuğu mekân olan kahvedeyiz. Kahvenin kalan boş masalarını yan yana getirip, birleştiriyoruz. Kahvaltılıklarımızı çayla beraber sıcak sohbetler eşliğinde afiyetle yiyoruz. Kahve birazdan boşalacak, esas müdavimleri masalarda yerini alacaktı…

Saat 10.00 geliyordu ve bizimde buradan ayrılma zamanımızın geldiğini söylüyordu.
Maşukiyeden ayrıldığımızda hava bir açılıyor bir kapanıyor, sis bulutu bize eşlik ediyordu. İnsanın nasıl halleri varsa doğanın da halleri vardır. Acaba Hangi halleri rastlayacaktı bugün? Payımıza ne düşecekti. Adımlarımızı ona göre atacak, doğanın sesine kulak verecektik… Maşukiye-Kartepe yolu keskin virajları olan yaklaşık 18 km uzunluğunda asfalt yol… Çıkarken birçok araca rastlıyoruz. Beyaz örtü artık yanı başımızdaydı.

Kuzuyayla girişinde aracı park ettik. Artık vakit kaybetmeden doğanın içinde ayak izlerimizi takip etmeye başlamalıydık. Adımlarımızı yavaş yavaş atarken, bazı arazi araçlarına rastlıyoruz. Çocuklar ise kaydıraklarıyla yanımızdan hızla geçiyordu. Güneş kendini göstermiş ışık oyunlarıyla hoş geldiniz diyordu… Ağaçlar beyaz örtüyle kaplanmış, hatta yer gök beyaza kesmişti. Doğanın coşkusu üzerimizdeki mahmurluğu atmış, içimizde şarkı söylüyordu.

Kuzuyayla’ya vardığımızda doğanın en sade, en saf haline tanıklık ediyorduk… Beyaz örtünün içindeydik. Rotamız Kartepe idi. Önümüzde başka bir ekip yeni gitmiş olmalı ki, bir süre ayak izlerini takip ederek ilerliyoruz. Kar toz halinde ve diz boyu, telsiz antenlerine yaklaştığımızda önümüzdeki ekibe rastlıyoruz, kısa bir sohbetten sonra telsiz antenleri tarafında karın durumu belimize ulaşmıştı, yol almak zorlaşacağı için biraz daha yolda ilerleyip karın durumuna göre yer yer paralel geçişler yaparak kulvardan ilerlemeye başladık. İz açmak güçleşiyordu. Sırayla yer değiştiriyor, yorulan arkaya geçiyordu. Bedenlerimiz beyaz örtünün üzerinde yorulmuştu. Saatlerdir yürüyorduk ve çok yol alamamıştık. Saat 13.30 geldiğinde Kartepe zirvenin 150 mt altından dönüş kararı alıyoruz…

Güneşin bizi yakaladığı yerde uzun molamızı vermeye karar verdik. Atıştırmalıklarımızı çıkartıp, çay ve kahve eşliğinde, kar üzerinde yiyoruz… Kar üşütmüyor aksine içimizi ısıtıyordu.

Gölgelerimizin izinde tek sıra halinde yürüyorduk.Güneş yerini bulutlara bırakmış, hava daha da serinleşmişti. Yeniden izlere rastlıyoruz, biraz yürüdükten sonra kafamızı kaldırdığımızda telesiyejleri ve insan seslerini işitiyoruz, yaklaştığımızda ise otel karşımızda duruyor… Sis yaklaşıyor ve bizi içine alıyordu.

İnsan kalabalığının içindeydik…
Ve bizi bekleyen son…
Hasan İLERİ

Henüz bir yanıt yok - "Sorularınızı aşağıda ekleyebilirsiniz"


    Söylemek istediğiniz bir şey mi var?

    HTML kullanılabilir